Âşık vururken teline
Divan ağlar, tar ağlar
Kopuz dile gelir,
Domburanın sesinde tarih çağlar
Oğuz’un
Göklerde ve yerlerde ad bulan hayali
Tiyen Şan’dan rüzgâr olur
Çumgal’dan eser, Çaldıvar’dan eser,
Karakum’da yanar tutuşur,
Tanrı Dağlarında buza keser…
Altaylar’dan seslenirken Oğuz Ata,
Ben Han oğluyum!
Düşürmem buyruğu yere,
Zaman benimle akar,
Benimle koşar bir başka hayale,
Çuçu olurum Gobi Çöllerinde,
Çu Nehrinde yıkanır,
Isık gölüne dökülürken,
Koşarım başka hayallere…
Atilla’dır adım,
Ezberler beni soydan yoksunlar,
Karşımda diz çökerken,
Kinlerini asırlar sonrasına haykırırlar…
Çin konçuyları titrerken adımdan,
Yiğit Almıla çıktı otağımdan,
Işbara ismini Seyhun haykırdı,
Ceyhun çağlattı…
Karanlıklara göz yumarken
Kürşat kırk rakamını tarihe anlattı…
Kağanlık benle yürüdü
Babam İlteriş’ten aldığı emaneti
Tonyukuk, çaşıta kılıç olup salladı,
Üstte Mavi Gök, Altta Yağız Yer
Beni Bilge Kağan olarak tanırken,
Adım tarihe Türk diye yazıldı.
Rahman şereflendirdi Tuğumu,
Saltuk oldum, Buğra oldum,
Hilal’in gölgesinde,
Türk-İslam ülküsünü buldum…
Aktım Anadolu’ya Selçuk oldum,
Malazgirt’te Alparslan,
Caber’de Süleyman,
Haçlı karşısında Kılıç Arslan…
Anadolu benimdi,
Seyhun gibi Seyhan benim,
Ceyhun’a seslenen Ceyhan benim…
Ertuğrul otağında piştim,
Çınar olup adımı seçtim,
Yıldırım olup Rum iline akarken,
Hüdavendigar olup şehadet şerbetini içtim…
O, ne büyük komutan dendi adıma,
Fatih oldum Konstantinapol kapılarında,
Atam Atilla’dan gelen kinlerini
Bir şamarla İstanbul olup vurdum suratlarına…
Yavuz oldum dört bir yana nam saldım,
Kanuni adını Avrupa’ya muhteşem diye yazdım.
Viyana kapılarına yağız atlar toynaklarını sürerken,
Roma’nın titreyen korkusunda ben vardım…
Çanakkale’de destanlaştım
Sakarya’dan ben coştum,
İzmir’de Yunan dökülürken denize
Atatürk adını şeref levhasına yazdım…
Tabutluklarda ben,
Var olduğumu haykırırken,
Ruha eza vermeyi maharet saydı soyu bozuklar,
Korku salacaklardı güya,
“Zafer,
Asla mahvolduklarını zannedenler tarafından kazanılamaz”
Sözünü Sir-i Derya duyup
Am-u Derya çağlarken
Ürperdi şef koltuğunun yalakası olanlar…
Ve…
Yürüdü benimle Atsız atalar,
Yürüdü adını benimle bulanlar…
Bir gün Önkuzu oldum,
Bir gün Mustafa,
Son satırlarımı yazarken Ahmet,
İdam sehpasını kucaklarken Cevdet,
Güllerin solduğu gün İsmet…
Bir gün adım şehit, bir gün gaziydi,
Gözyaşları hep yüreğimde,
Evlat acısı hep içimdeydi…
Siz bilemezsiniz evlat acısını,
Siz bilemezsiniz her sehpada
Urganın boynuma dolandığını…
İşte onun içindir
Aşık vururken teline
Divan ağlar, tar ağlar
Kopuz dile gelir,
Evlat acısı yürek dağlar…
Bugün bir o kadar canda ben atıyorum,
Bugün Tiyen Şan’dan esen yeli,
Atam Oğuz’un hayalini,
Bayraklaşmış olan sizlere bırakıyorum.
Lekelemeyin,
Yere düşürmeyin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder